İstanbul'u keşfeden bir Ankaralı

İstanbul'a taşınmak zorunda kalan Ankaralılar grubunun yeni üyesiyim. Sokak sokak geziyorum bu şehri…


Leave a comment

“Ben bir sade kahve alayım”dan daha fazlasını istiyorsanız…

Son bir iki yılda kahveye dair bildiklerimiz ne kadar da arttı. Starbucks’la hayatımıza giren kahvelere tam alışmıştık ki üçüncü nesiller çıktı. Sifonla aeropresle demlemeler, Kolombiya’dan Guatemala’dan gelen kahve çekirdekleri derken kahve siparişlerimiz epey bir uzadı. Yalnız halen çözemediğim şeyler yok değil: Artık takılmadan söyleyebildiğimiz “macchiato” Starbucks haricinde bir yerde söylediğimizde neden iki yudum geliyor? Flat white’ı seviyorum ama diğer favorim ristretto biancodan ne farkı var? Peki ya “Cortado”ar “Piccolo”lar “Red Eye”lar da nereden çıktı? Bir arkadaşımı beklediğim cafede uzun uzadıya giden kahve çeşitleri görünce en iyisi bir araştırmak dedim ve sizler için derledim topladım 🙂

Her şeyin özü espressodan geliyor aslında. Taze çekilmiş 7 gr kahveden 30 ml suyu basınçla geçirip saniyeler içinde elde ettiğimiz bir kahve espresso.

image

Ayılmak isteyenlere:espresso

Duble espressonun (buna da dopio diyorlar) üzerine biraz süt köpüğü kondurursanız macchiato oluyor -ki macchiato İtalyancada lekeli demekmiş. Yani süt köpüğü ile “lekelenen” espressonun bizim içtiğimiz karamel macchiatolarla bir ilgisi pek yok. Starbucks sizi yanıltmasın 🙂

image

macchiato

“Süt köpüğü yetmez, ben daha sütlü içeyim” derseniz kahveyle aynı oranda sütle cortado, kahvenin iki katı kadar sütle  flat white içiyorsunuz. Kısaca özetlersek yoğunluğuna göre: espresso>macchiato>cortado>flat white.

image

Yeni favorim:cortado

Espressoyla sütün arasında çikolata olsun derseniz de o artık mocha oluyor. Sütlü kahve sevmeyenler espressonu sadece sıcak suyla yumuşatabilir, o zaman da  Americano istemeniz gerek. (İtalya’da sabahın köründe içemediğim o yoğun espressolara sıcak su koyarak meğer Americano yapmışım da haberim yokmuş, o zamanlar Starbucks dili ve edebiyatı bilmiyorduk tabi) Espressonuza süt koyup bir de üzerine süt köpüğü koyarsanız da belki de ilk göz ağrımız olan cappucino’yu içiyorsunuz.

Espresso ve ekibini anladıysak sıra ristrettoda. Kendisini yine Ristretto Bianco olarak tanıdık ama aslında ristretto, espressonun hazırlanırken daha az suyla temas etmiş hali. Hatta teknik detay verirsem espresso makinesindeki el presini daha hızlı çekerseniz kahve suyla daha az temas etmiş oluyor ve yaklaşık 22ml lik daha yoğun ama kafeini daha az olan ristrettomuz ortaya çıkıyor.

image

Peki ristrettoyla neler yapılıyor? Ortasına yine süt köpüğü koyarsak piccolo, biraz daha süt eklersek de piccolo latte.

image

piccolo

Aslında işin daha detayları da var. Sütün ısıtılması veya köpürtülmesi bile fark ediyor, kullanılan bardak veya fincan isim değişikliğine sebep olabiliyor. Hatalarım olabilir bu yazıda çünkü kahve konusu derya deniz ve dediğim gibi önemli detayları var. Yeni çeşitler çıkana kadar bu bilgiler bizi kurtarır 🙂

image

özetlersek… 

*Fotoğraflar bana ait değildir*


1 Comment

Bu aralar bunları sevdim #2

  • Şebnem İşigüzel’in “Venüs” ünü:

439249  “Hiçbir kadın kendi kendine delirmez. Kadınları erkekler delirtir. İçinde yaşamak mecburiyetinde olduğu cemiyet, hal ve durum.” Ben kitaplarımı vapurda okuyorum artık özendirmek gibi olmasın. Son zamanlarda “ne çabuk geldik?” dedirten bir kitap var elimde. Henüz kitabı bitirmedim, ama şimdiden okumakta geç kaldığım için üzüldüğüm bir yazar oldu İşigüzel. Diğer kitaplarını okumadan erken verilmiş bir karar olabilir belki ama kendisiyle güzel bir başlangıç yaptığımız kesin. “Venüs” tam bir kadın romanı, aslında romandan ziyade bana masal gibi geldi desem yeridir. Zamanda gidip geliyor, onlarca hikaye dinliyor, bir ailedeki tüm sıra dışı kadınları tanıyor, onlara gülüyor ve onlarla ağlıyorsunuz. Konusunu anlatmak uzun sürer, keyifle kitap okumak isterseniz benden size tavsiye olsun.

  • Naga Putrika’nın Kahvaltısını:

Photo 9.11.2014 11 25 18 ” Naga Putrika” Hintçe “Dağın kızı” demekmiş ve Hintli kadınlar Ganj nehrine böyle seslenirmiş. Moda’da kahvaltı etmeyi seviyorsanız buraya da uğrayın. Her yöreye ait kahvaltıları var: Köyceğiz, Çiçekdağı, Velika, Söğütçük… Her menünün yöresel peyniri, balı ve reçeli geliyor. Karadeniz kahvaltısında çam balı, Söğütçük’te çiçek. Tüm malzemelerin ortak noktası ise yöresel üreticilerden ve özellikle kadın üreticilerden sağlanıyor olması. Gidin ve hangi menüyü seçeceğinize karar veremeyin 🙂

Photo 9.11.2014 12 39 31

  • Asri Turşucu’nun turşu suyunu :

Photo 7.11.2014 20 13 40 “Limooon! Sirkeeee!” Evet o meşhur kavganın yapıldığı turşucu hâlâ duruyor efendim. Cihangir’e gittiğinizde mutlaka uğrayın ve bir bardak turşu suyu için.

Photo 7.11.2014 20 13 51

  • Swedish Coffee Point’in kahvesini:

Photo 7.11.2014 21 27 32 Bu seriye bir de kahve eklemeden olmaz. Kahve içilecek mekanlar listem epey kabarık. Gün geçtikçe de liste uzuyor. Hepsine yetişmeye çalışıyorum, ama nedense burayı bi’ayrı sevdim. Çok yorgun olduğum bir akşamda “sütlü ama yoğun kahveli bir şey denemek istediğimi” söylediğimde, barista kızımız bana tüm güleryüzüyle öyle güzel bir kahve hazırladı ki tadı hâlâ damağımda. Filtre kahvesi ve nutellalı kurabiyesi de gayet lezzetliydi. Cihangir’in ortasında geleni geçeni izleyip muhabbet ederken nasıl bitti anlamadım.